filana galip geldi,üstün geldi,filanla yarıştı | تَازَ فُلاَناً : غَالَبَهُ |
filana karşı,tefahür etti,müfahare etti,övündü | جَامَخَ فُلاَناً |
filana zahmet verdi,,meşakkat verdi,filanı yordu | أَتْعَبَ : إِتْعَاباً فُلاَناً |
filana zahmet verdi,meşakkat verdi,filanı yordu | أَتْعَبَ فُلاَناً |
fılanı sarhoş etti,sersem etti,bayılttı,uyuşturdu,uyuttu,filana ban otu yedirdi | بَنَّجَ فُلاَناً |
filana kızdı,buğuz etti,nefret etti | مَقَّتَ : تَمْقِيتاً فُلاَناً |
filana boyun verdi,uzattı,boyun kesti | إِنْقَادَ و تَوَاضَعَ لَهُ و عَظَّمَهُ و أَطَاعَهُ و سَلَّمَ نَفْسَهُ إِلَيْهِ |
yer filana dar geldi,dar oldu | تَأَزَّقَ المَكَانُ لِفُلاَنٍ |
filana parmağıyla kulağına vurdu,fiske vurdu | نَطَبَ فُلاَناً |
filana baş vurup bir mesele veya bir konu hakkında görüşünü ve kararını sordu,istedi,talep etti | إِسْتَفْتَي فُلاَناً : طَلَبَ رَأْيَهُ او حُكْمَهُ فِي مَسْأَلَةٍ او مَوْضُوعٍ مَا |
filana zülüm etti,gasp etti | هَضَمَ فُلاَناً : ظَلَمَهُ و غَصَبَهُ |
filana yardım etti,sırt verdi,arka verdi,güç ve kuvvet verdi | آزَرَ فُلاَناً : مُؤَازَرَةً : عَاوَنَهُ |
filana rehberlik etti,nasihat verdi,vaaz etti,irşat etti,samimi davrandı | نَصَحَ لَهُ او فُلاَناً : أَرْشَدَهُ |
filan kimse filan gibi oldu,filan filana benzedi | مَثَلَ فُلاَنٌ فُلاَناً |
filana iftira etti,gıybet etti,incitti,eziyet etti | أَبَرَ فُلاَنَاً : إِغْتَابَهُ و إِفْتَرَي عَلَيْهِ و أَذَاهُ |