filana bağlı,mensup ve ait olduğunu gösterdi | إِنْتَسَبَ إِلَي فُلاَنٍ : إِنْتَمَي لَهُ |
filana uydu,arkası sıra gitti,peşine düştü | تَبِعَ فُلاَناً |
filana bir şeyi öğretmeden ve sevdirmeden yaptırdı | إِقْتَضَبَ فُلاَناً |
filanı filana küfüv add ederek kısasen katil etti | بَاوَأَ فُلاَناً بِفُلاَنٍ |
filana koruması için bir emane tevdi etti,bıraktı | إِسْتَوْدَعَ فُلاَناً وَدِيعَةً |
filandan ayrılma ,filana milazemet et,filan şeyi işlemeğe bak! | عَلَيْكَ فُلاَناً او بِفُلاَنٍ ! |
filana beyazlıkta galebe çaldı,daha ak,beyaz oldu | بَاضَ فُلاَناً : غَلَبَهُ فِي البَيَاضِ |
filana koruması için bir emanet tevdi etti,bıraktı | إِسْتَوْدَعَ فُلاَناً وَدِيعَةً |
beyazlıkta filana faik olmak,galip gelmek,müfahare etmek | بَايَضَ : مُبَايَضَةً |
filanla kuvvet hususunda yarıştı,filana bir şey verdi | قَاَوَي فُلاَناً |
beyazlıkta filana faik oldu,filanı geçti,galip geldi | بَايَضَ فُلاَناً : فَاقَهُ فِي البَيَاضِ |
adam kendiliğinden ve kimseye dayanmaksızın filana çok ihsan etti | جَزَحَ الرَّجُلُ لِفُلانٍ |
anane,bir hadisi filandan filana isnat edip rivayet etmek | عَنْعَنَةٌ |
filana asılıp onunla sürdü,devam etti,ayrılmadı,yapışık kaldı | لاَزَمَ فُلاَناً |
filana el ile bir şey uzatıp verdi,takdim etti | بَاشَ فُلاناً |