arkaya | إلي الوراء ، الي الخلف |
arkaya kalmak | تأخّر |
arkaya alınmış | محمول علي الظهر |
arkadan arkaya | عن ظهر غيب |
arka arkaya | علي التّوالي |
arka arkaya vermek | تعاون ، تظاهر |
arkaya doğru ilerleyiniz ! | تقدموا نحو الخلف |
arka arkaya gelmek | توالي |
arkaya doğru ilerleyiniz | تقدموا نحو الخلف او الوراء |
şimşek arka arkaya parladı | جَثْجَثَ البَرْقُ : تَلأَلأَ مُتَتَابِعاً |
arkaya bindirilen,arkasına bindirilmiş | مُرْدَفٌ |
haberler arka arkaya gelmek | توارد الأخبار |
arka arkaya yapılan ihsan,iyilik | مَثْنَي الأَيَادِي |
arkaya,sırta ait,arkanın,sırtın | ظَهْرِيٌّ |
onu arkaya,geriye koydu,bıraktı,attı | أَخَّرَهُ : جَعَلَهُ فِي المُؤَخَّرِ |
doğru yoldan gitmek ve doğru yola sağlık ve hidayet talep etmek,doğru yolu göstermek,doğru yolu göstermeyi istemek,doğru yola hidayet etmek,doğru yolda bulunmak,doğru yol istemek,kılavuz istemek | إِسْتَرْشَدَ : إِسْتِرْشَاداً لِ ، هُ تَقُولُ إِسْتَرْشَدْتُهُ فَأَرْشَدِنِي |
çok doğru söyleyen,siddik,pek doğru söyler,çok doğru söyleyen,ok doğru söyleyen,pek sadık,dürüst adil olan,doğru adam,ziyade halis dost,Hz,Ebubekir,Hz.Yusuf | صِدِّيقٌ : كَثِيرُ الصِّدْقِ و فِي القُرْآنِ الكَرِيمِ |
en doğru,ziyade sevap ve doğru olan,daha doğru,pek isabetli | أَصْوَبُ : أَهْدَي |
doğru,doğru söylemek,gerçeklik,hakikat,gerçek,sıdık,doğruluk,dürüstlük,rast ve doğru olmak | صِدْقٌ |
en doğru,pek doğru,ziyade doğru ve müstakim olan | أَقْوَمُ إِسْمُ تَفْضِيلٍ ) : مُسْتَقِيمٌ جِدّاً و يُقَالُ هُوَ أَقْوَمُ سِيْرَةً مِنْ فَُلانٍ أَيْ أَعْدَلُ |
ergin,reşit olmak,doğru yolda gitmek,hidayete ermek,hidayete erişmek,doğru yolu bulmak,akıllı olmak,reşit olmak,doğru olmak,doğru yola girmek,doğru yoldan gitmek,doğru yolu tutmak ,ergin olmak,olgunlaşmak | رَشَدَ ـُـ رُشْداً و رَشَاداً |
asaya,değneğe dayanmak,mızrağı yere dikmek,saplamak,bir şeyle doğru yala girmek,doğru yolda gitmek,doğru yolu bulmak | عَكَزَ ـُـ عَكْزاً عَلَي |
doğru yol,doğru yola gitmek,hak,sahih,dürüst olan,hidayete ermek,doğruluk,doğru yola delalet etmek,doğru yola girmek,İslam dini,Kuran-ı Kerim,yol,yol gösterme, itaat, gündüz | هُدَيً و فِي القُرْآنِ الكَرِيم |
doğru yoldan gitmek ve doğru yola sağlık ve hidayet talep etmek,doğru yolu göstermek,doğru yolu istemek,doğru yola hidayet etmek | إِسْتِرْشَادٌ (ج) إِسْتِرْشَادَاتٌ |
isabet,vakıa,yara,halet,gol,isabet etmek,değmek,bela ve zahmet erişmek,doğru varıp erişmek,doğru ve münasip iş işlemek,doğru söz söylemek,doğru hareket etmek,yetişmek,bulmak ve her nesneyi yerinden etmek,yaralanmak | إِصَابَةٌ (ج) إِصَابَاتٌ : هَدَفٌ ، حَالَةٌ و فِي القُرْآَنِ الكَرِيمِ |
kendine doğru çeken,çeken,çekici,cezbeden,cazib,alıcı,tıpta kan vesaire ahlatı temas ettiği yere doğru çeken ilaç,yakı,gıdayı organlara doğru çekip dağıtan kuvvet | جَاذِبٌ (م) جَاذِبَةٌ و تقول قُوَّةٌ جَاذِبَةٌ |
pek doğru,en doğru,ziyade doğru,ziyade muhkem ve kuvvetli olan,en çok ödeyen,kapatan,tıkayan | أَسَدُّ (ج) سُدٌّ (م) سَدَّاءُ : ذُو الصَّوَابِ |
doğru yolu göstermek,doğru yola,İslama delalet etmek,götürmek,iletmek,doğru yola delalet etmek,yol göstermek,matluba isal etmek,hidayet,doğru yol,islam | هِدَايَةٌ |
doğrultmak,doğrulamak,düzeltmek,yöneltmek,uygun görmek,tasvip etmek,doğru bulmak,sevap ve doğru add etmek,beğenmek,tensip etmek,münasip görmek,hedefe doğru çevirmek,kast etmek | صَوَّبَ : تَصْوِيباً ، نَحْوَ ، هُ |
doğru yolu bulmak,müslüman olmak,hidayete ermek,Hak dine girmek,İslam dinini kabul etmek,maksuda ulaştıracak yolu bulmak,doğru yolu aramak,doğru yol üzerinde durmak,yeniden doğmak,anlamak,bitirmek, | إِهْتَدَي : إِهْتِدَاءً إِلَي و فِي القُرْآنِ الكَرِيمِ |
arkaya doğru ilerleyiniz | تقدموا نحو الخلف او الوراء |
arkaya doğru ilerleyiniz ! | تقدموا نحو الخلف |